Nefes alamıyorum toktur bey… (Hikâye)

Corridor of an empty modern Japanese hospital with Japanese and English signages.


Hiç unutmam,

Seksen 4 senedir burnumdan nefes alamam.

Gece uyurken ağzı açık ayran delisi gibi uyurum diyerekten…

Yıllar önce, toktor bana bir çare diyerek kbb uzmanının kapısını çalmıştım o da benim burnuma girip bir avuç kemik çıkarmıştı burnumdan.

O gün bi’şey yazmıştım, ameliyat sonrası burnun geçici olarak tamamen iptal olması ile ilgili.

”İnsan sırf burnu yarattı diye bile Allah’a inanır, manyak mısınız oğlum siz?”

İyileşip de rahat nefes alacağım günü iple çekiyorum, sanırım ip kırılmış olacak ki burnum iyileşir iyileşmez bir de ne göreyim…

Yine nefes alamıyorum.

Burnum iyileştiğine göre demek ki dünya havasız kaldı deyip tokturu haklı çıkarmaya çalışırken arkadaşların nefes aldığını görünce demek ki yanılıyorum dedim dünyada hava, oksijen, karbondioksit falan varmış.

Birkaç yıl daha belki beş yıl daha nefes almadan yaşarken dedim yine bir kbb uzmanına görüneyim.

Görünmek? Bizim Fatih ‘e göre müthiş bir sağlık sistemi eleştirisi…

Göründüm gayrı yapacak bir şey yok.

Hemen dedi halletmek lâzım, ameliyat eden toktur yapamamış bunu dedi, nasıl yaşıyorsun sen böyle dedi.

Sen bu yaşadığıma hayat mı diyorsun diyemedim tâbi.

Radyo frekans dalgalarıyla o kemikleri alacağız dedi. Tam öyle mi dedi bilmiyorum ama o manada konuştu.

Frekans dalgaları deyince ne bilirdim ki, nereden bilirdim ki dalga geçtiğini…

Girdik çıktık kaç sene oldu bilmiyorum ama zerre kadar faydası olmadı.

Geçmek bilmeyen hastalığı için psikoloğa giden hastanın hastalığım geçmedi ama artık kafaya takmıyorum dediği gibi…

Ben de o irezillikle yaşamaya alıştırdım kendimi.

Yine yıllar sonra Rabbim bir NeFeS lutfetti bir NeFeS almaya başladım ki offf… Dünya varmış dedim ama bunun burnumla alakası yoktu tâbi.

Üstünden yıllar geçti, burun sorunu Kıbrıs sorunu gibi bitmek bilmedi.

Kıbrıs’ı verip kurtulalım diyen dangalaklar vardı bir ara hiç unutmam.

Burnu verip kurtulma imkânı da yok.

Burun spreyi kullana kullana görünen değil de duyulan pis kokuları almaz oldum. Koku alma yetimi kaybettim, hükümsüzdür!

Şimdi tekrar yeni bir yola girdim. Hocam, artık içinden çıkamaz hâle geldi, kafayı yemek üzereyim bir el atar mısın şu işe diyerekten sıraya girdim bakalım.

Hazır buraya gelmişken geçen hafta sırtım için çektirdiğim emar sonucu gelmiş onu da göstereyim derken hocam bir emar daha verdi. Ona gün al, bunu göster falan derken…

Hastane günlükleri yazmaya başlayacağım bu gidişle.

Koridorda bir doktor görsem hocam tüm vücudumu emar çektirmek istiyorum deyip isyan bayrağı açasım var. Var da elimde bayrak yok.

En iyisi ben sonucu gösterip sırt ağrısı çekmeye devam edeyim.

Zira bugüne dek,

Midem için, nasırım için, burnum için, göğüs ağrısı için, baş ağrısı için ne yaptıysam hiçbir sonuç alamadım.

Bu gavur tıp ilerlerken bana da uğrasaydı keşke…

Çay varsa içelim böğünün parasıynan…

Not: Bu bölüm sonuç gösterdikten sonra yazılmıştır…

Emar sonucunu gösterince doktor ne dedi biliyor musunuz?

“Ağrılarla yaşamaya devam” dedi… Tam böyle demedi ama kesinlikle bu manada konuştu…

Hastayım deyince doktora git diyen olursa vururum… Hani diyeni vuramasam da kafamı duvardan duvara vururum ya da duvara başvururum…

M’S

 

Facebook yorumları

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir