Sezen'in Topluma Verdiği Ayar
                Ya bizdensin ya da onlardan,
Hadi bu köprüyü geç bakalım.
Ya dostsun ya da düşman,
Hadi sıfatını seç bakalım.
Ya siyahsın ya da beyaz,
Ya hep ya hiç öyle yok biraz.
Hadi bu köprüyü geç bakalım.
Ya dostsun ya da düşman,
Hadi sıfatını seç bakalım.
Ya siyahsın ya da beyaz,
Ya hep ya hiç öyle yok biraz.
Günümüzde yaşananları bir şarkıyla özetlemek  pekâlâ mümkündür. Sezen Aksu da öyle yapmış. Her zamanki kıvrak diliyle, topluma  ayar vermesini bilmiş, başarmış da.
Her birimizin, kendimiz gibi düşünmeyen  diğerlerini nasıl da ötekileştirdiğimizi dökmüş satırlara. Almış eline keskin  bıçağını her zamanki gibi, doğramış tüm yontulmamışlığımızı.
Ötekileştirdiklerimizi kendimizden  uzaklaştırırken, kendimizden nasıl da uzaklaştığımızı görmemizi sağlamaya  çalışmış.
Ya dostsun ya da düşman, derken yok mu bunun  bir orta yolu? Vurgusu yapmış.
Yaradılanı Yaradan’dan ötürü sever bizim  milletimiz. Kime sorsanız hepsi aynı şeyi düşünür ve söyler hatta.
Fikrimizin uyuşmasına gerek yok canım, karşıt  fikirli insanlarla da ben gayet iyi anlaşırım, safsatasıyla kendimize toplumda  yer edinmeye gayret ederiz.
Ederiz etmesine de, özde doğru olan bu  değildir. Özde doğru olan, benden olmayanın canı cehennemedir. Sıfatlar  yakıştırır, yaftalar yapıştırırız herkese.
Kendinden söz etmeye başlayan en yobaz  düşünceli insanları dinlesen, geniştir kalbi. Herkesi sığdırabilir içine.
Heyhat! Gerçek öyle değildir. Sevmiyoruz  bizden olmayanı. Bunu söylemeye cesaret edemiyoruz. Nefret ediyoruz hem de en  koyusundan!
Elimize imkân verseler, bizden olmayanlara,  bizim gibi düşünmeyenlere hayat hakkı tanımayız.
Bir tanrılık taslıyoruz farkında olmadan.  Sanki biz yaratmışız gibi tüm âlemi, biz şekil vermeye çalışıyoruz  insanlara.
Herkes incir olsun istiyoruz incir çekirdeği  kadar beynimizle. Elma olmasın, armut olmasın istiyoruz bahçemizde.
İki renk yeter sanki… Siyah ya da Beyaz.
Oysa aynaya baksak ve tüm vücudun tek organdan  ibaret olduğunu görsek ve ne işe yarayacağını bir an düşünsek, ne kadar  yanıldığımızı anlamamız an meselesi.
Bizi ötekileştirdiklerinde düştüğümüz o acıklı  durumu çıkartmasak aklımızdan, ötekileştirdiklerimizin yerine koyabilsek  kendimizi, Sezen’in ‘ayar’ vermesine de gerek kalmayacaktı aslında.
Biz kendi dünyamızı düzene sokmazsak, gelir  bize başkaları düzen dayatır. Ardından da hadi bakalım ötekileştir senden  olmayanı, cümlesine mazhar olursun. Hala farkında değiliz ve hala kör gözüm  parmağına bir hayat yaşayıp gidiyoruz.
Bir arada kardeşçe yaşamak gibi beylik  cümleler kurmayacağım, kardeş gibi yaşamak zorunda değilsin, kardeşinle bile  kardeşçe yaşayamıyorsun ki, sana ne deyim ben?
Sana duyulmasını istediğin saygıyı göster  insanlara. Saygı, birazcık saygı. Azalır git gide içimizi kemiren kaygı.
Tepeden tırnağa bir değişim bir anda olmaz.  Sindire sindire değişir toplumlar. Biz değişime kendimizden  başlayabiliriz.
Öyle ülkenin belirli coğrafyasında yaşayan  insanlarla aynı topraklar üzerinde yaşıyoruz edebiyatı falan yapmadan,  komşumuza, iş arkadaşımıza, bizim gibi düşünmeyen herkese, gerçekten saygı  duymakla başlayabiliriz değişime.
Yoldan geçen, bize rakip bir partinin seçim  otobüsüne el sallamak?
Çok zor değil mi?
Haklısınız.
Ötekileştirince kaybettiklerimizi ve  berikileştirince kazandıklarımızı hasis (cimri) bir sarrafın terazisine koyun  bakalım.
Ne kazanmışsınız, ne kaybetmişsiniz?
Yoksa bize Sezen “AYAR” vermeye devam  edecek…
{fcomment}
Mustafa Süs'ün kişisel blogu sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.
