İÇİ BOŞ DUALAR (Deneme)


İÇİ BOŞ DUALAR (Deneme)
Ey acı! İçine içine işledin tüm insanlığın. Yetmedi mi bunca kıyamet? Ne önünde durabildik ne önüne geçebildik.
Yıktın geçtin ne kadar engel varsa…
Ey acı! Yeter artık demeye takat bırakmadın. Sorgulamaya kendimizi, mecal bırakmadın. Suratımıza vurdun en yaman tokadı, gerçekleri tükürdün yüzümüze de bana mısın demedik.
Sürgünlere düştük, yollara düştük, yollar hesap sormadı bizden, biz hesap vermedik kimseye.
Kaçtık hep aynalardan. Gerçeğimizden kaçtık, senden kaçtık ama gerçekler de sen de bırakmadın peşimizi.
Su uyur dediler, düşman kavi! Düşmanlara hız demedik, ifade demedik. İfade edemedik kendimizi.
Yorgan gibi örttün üstümüzü, uyuduk kaldık.
Şimdi çıktın karşımıza, uyandık, geç kaldık.
Yatağımızda elemsiz, kedersiz heyulalardayken biz, sen en sinsi şekilde yakaladın en derin uykularda bizi.
Laf kalabalığı yaptık en çoğu, beylik cümlelerin, sığındık arkasına. Sağımıza solumuza bakınmadan, üç kuruşluk kavgalarla pespaye ettik hayatımızı da bir gün olsun kardeş yarasına sızlamadı içimiz.
Şimdi kalkıp tutunca aynayı suratımıza, başladık semaya elleri kaldırmaya. Hangi yüzle?
Fiili dualar edip kımıldadık mı yerimizden, en sevdiğimizden feragat edip satıp savdık mı malı mülkü?
Kardeş aç, kardeş yetim, kardeş öksüz kaldı da, kıpırdadı mı yüreğimiz.
Meydanlar bizim nasılsa, seccadeler bizim. Sıcacık odalarımızda, tıka basa mide doldururken, bir anlamı olacak mı semaya kalkan ellerin?
Yüzsüzlüğümüzden mi dem vursam, zayıflığından mı imanımızın, basiretsizlik mi desem,  görmezden gelmek mi? Ne desem işe yarar? Ne söylesem çözülür kalplerdeki mühür?
Kahrolsun İsrail öyle mi?
Kahrolur mu cebinden üç beş kuruş çıkmazsa? Doğrulup yerinden çıkmazsan yola, ne değişir ki dünyada?
Ey acı! Hükümdarısın sen biz sefillerin, yağıyorsun tepemize inerek. Yürekler kan ağlıyor, analar türküler yakıyor, yola çıkanlara, yoldan dönemeyenlere…
Asalet vardı bizde, atalete düştük şimdi.
Sabret denilince, sabrı acıya katlanmak zannettik. Kalkıp kımıldamadık yerimizden. Yerle bir ettiler yüreklerimizi.
Ne İslam olup tam anlamıyla teslim olmayı bildik ne de teslim olanlara kucak açmayı.
Üç günlük dünyada mal biriktirdik, acıya gark olanları kendi kaderlerine terk edip. Gerine gerine de övündük, biz Allah’ın şerefli kullarıyız diye.
Şimdi de çıkıp ahların vahların peşi sıra gözyaşı döküyoruz.
Biz bu rahatlığı kimden aldık? Kim ödünç verdi düşündük mü hiç?
Bombalar altında yok olan bedenlerin bizden hesap soracak olması hiç ilgilendirmiyor mu bizi gerçekten?
Ne zaman geleceğiz kendimize ve ne zaman? “Kim var denilince, sağımıza solumuza bakınmadan, fert fert ‘ben varım ve benim olmadığım yerde hiç kimse yoktur’ diyeceğiz?
Son söz:
“Bulunmaz mı çare nedir bu illet?
Böyle hayat sürmek ne büyük zillet!
Müslüman’ım diyen bu kadar millet!
İslam gözü ile kendine baksa,
Esir mi olurdu Mescid-i Aksa?”
M’S
2011

Facebook yorumları

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir