Etrafındaki insanları destekliyorsun.

Düşenin elinden tutuyorsun, ihtiyacı olana koşarak gidiyorsun.

Düğünde dernekte yalnız bırakmıyorsun. Hediyeler alıyor, sevdiğini, yanında olduğunu hissettiriyorsun insanlara.

Yolda kalana yetişiyor, sana gelene kucak açıyorsun.

Nerede bir mazlum görsen koşarak yardım ediyorsun.

Zalimin zulmüne karşı elinle, dilinle, kalbinle karşı koyuyorsun.

Yunus’un deyimiyle;

“Dövene elsiz,
Sövene dilsiz.” oluyorsun.

Sohbet ortamlarında susuyor dinliyor, başın öne eğilmiş vaziyette feyz almaya çalışıyorsun anlatılanlardan.

İşinde gücündesin.

İşinde gücündesin ama madalyonun arka tarafını çevirdiğimizde, durduğun yerde de hoşnut değilsin.

Biraz daha yukarı çıkabilir miyim diye içten içe hayıflanıyorsun.

Yukarı çıkanlara karşı da önyargılı davranıyor onların yukarı çıkmasını pek istemiyorsun.

Diyecek bir şey bulamazsan, isim vermeden liyakatten bahsediyorsun, “adamını bulan çıkıyor yukarı” diyorsun.

Yukarı çıkmasa bile kendi çapında başarılı olanları kabul etmek istemiyorsun.

Onlara nasıl bir kılıf bulacağını şaşırıyorsun.

Adama sormuşlar,

Şansa inanır mısın? Diye…

Tabii ki inanırımyoksa rakiplerimin başarılarını nasıl açıklayabilirim? demiş.

Ne kadar dindar olursak olalım ne kadar mütevazı olursak olalım ne kadar okumuş olursak olalım, dünya malının gelip geçici olduğunu ne denli bilirsek bilelim…

İhtiras yüklü bir bünyeden kurtulmamız pek mümkün görünmüyor.

Dost kara günde değil aslında dost iyi günde belli oluyor.

Başarılıysan ve dostların o an yanındaysa, yanından gittikten sonra da senin başarılarınla gurur duyuyorlarsa işte o dostu hiçbir zaman kaybetme!

Gerçek dost, cenazene de gelir, başarı hikâyeni dinlerken de gelir.

Gerçek dost, kendisi bir yere çıkacakken, sen onun yerine o yere çıktıysan, senin arkanda durana denir.

“Etme, nefis taşıyoruz, o kadarı da pek mümkün değil.” diyorsak…

O zaman dost olduğumuzdan dem vurmayalım.

Kabullenip kendimizi ihtiraslı olarak nitelendirelim.

Bizden daha zengini görünce sevinmek, bizden daha iyi makamda olanı görünce onun adına da kendi dostluğumuz adına da mutlu olmak…

Zor değil mi?

Yukarı çıkma şansı olmayanın başarılı arkadaşının başarısına sevinmesinden söz etmiyorum.

İlkokul mezunu bir arkadaşımız tabii ki üniversite mezunu bir arkadaşının yükselmesine sevinebilir, zira onun o yerlere yükselme ihtimali yoktur.

Çok da karamsar olmayalım…

Bakmasını bilirsek bize, bizden daha fazla değer veren insanları da görebiliriz…

Onlar iyi ki varlar. Keşke hepimiz öyle olabilsek…

Facebook yorumları

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir