NİSANDAKİ İNSAN (Deneme)


NİSANDAKİ İNSAN (Deneme)
Hayata verdiklerinle gurur duyarken bir de bakıyorsun ki acımasızca geri dönüyor sana, verdim sandığın güzelliklerin tortusu.
Zaman akıp gidiyor telaşındasın, geri çevrilmez, giden gelmez derdinde! Yıllar bir bir devriliyor da, merdivenlerin basamağı gibi olmadığını görüyorsun hayatın. Çıksan, geri insen, tekrar çıksan. Yok öyle. Çıkıyorsun ve geri inme şansın asla yok.
Şakaklarındaki akları gizleme, alnındaki kırışıklıkları yok etme gücün nasıl yoksa sızlanmanın da bir faydası olmuyor.
Geriye dönüp bakma. Bırak geçmişinle yüzleşmeyi. Geçmişi irdeleyip de hüzünler biriktirmekten vazgeç. Akıl defterin boş değil zaten. Her ne kadar ‘geriye bakmayan ilerisini göremez’ gibi beylik laflar edilse de, sen akıl defterine yazdıklarınla heybendeki taşlardan, çakıllardan haberdarsındır.
Yılları bir kalemde sil, katlayarak koy tozlanmış raflara, yıllar acımasızca seni çürüttüyse sen de üzerine bir sünger çek. Unutma, yarın geçmişten her zaman önemlidir. Hatalarına kulak verme, yarı yolda kesilir iştahın. Nereye gideceksen gözünü oraya dik, yüzünü çevir geçmişinden.
Suyu tersine akıtamazsın, su akıp gider gözlerinin önünden de, dokunmazsan hissedemezsin zamanı. Merkezindesindir dünyanın, dünya durmuyorsa, senin yüzünden! Geceler gündüzlere meydan okuyorsa, senin yüzünden! Senin için yağıyor yağmur, bahar sana gelmiştir, yaz senin için yakacak tenleri, başaklar senin yüzünden olgunlaşacak.
Sen olmasan hiçbir önemi yok kavrulmuşluğun, ezilmişliğin, yücelmenin ve batmanın yerin dibine. Sen varsın dünyada ne önemi var sen olmansa tüm bunların? Zamana yenik düşen de sensin, zamanı kıskıvrak yakalayıp ense kökünden, durduran da.
Dur durak bilmeden, koşar adım gittiğin yollarda bıraktığın izlerdir yaşadıkların, yaşattıkların.
Gittikçe yaklaşıyor son dem, gittikçe yüz çeviriyorsun hazlardan, hazzettiklerinden eski tadı alamıyor, neşeyle kıvrılıp dağın eteklerinden bakamıyorsun heybetine dünyanın.
Cemreler düşüyor, senden habersiz mi sanıyorsun? Sormadılar mı sanki sana gelincik tarlalarındaki yalın ayak koşan güzellikleri.
Kaç kişinin duasındasın düşündün mü hiç? Kaç heyelan kopup geldi üstüne de kaldın altında? Her kalktığında düştüğün yerden, vurdular mı seni kendi silahınla?
Üç düzine yıl geçti, neyi öğrenemedin de hayıflanıyorsun hala? Neden öğrenemedin yüz çevirdiğinde yüzsüz kalan yüzleri?
Korkuların seni yiyip bitirmeden kalk ayağa, etrafındaki güzellikleri, yaşanmamışlıkları keşfet. Sıradan bir türkü tuttur da karış kalabalığa, kalabalıklar seni nasıl soyutlar bir gör. Alkışlarla uğurla yılları, yılları karşıla alkışlarla.
Farkını fark ettirmeden düş boşluğa, boşluklar dolsun, dizeler kifayet kazansın, kelimeler anlamla çoğalsın içinde.
En güzel romanın sarı yaprakları arasında, yırtık bir sayfada kaybolsun düşlerin, kimseler bilmesin, bitsin zamanla merakları.
Sen var olurken yanında olsun, seninle birlikte toprağa düşen tohum.
Not: Bu hayat kavgasında O’ndan uzaklaşmakta ısrar edenlerin içinde O’na bir adım daha yaklaşan değerli arkadaşıma ve O’na yaklaşmasına vesile olan dostlarıma her iki dünyada da mutluluklar diliyorum.
M’S
 

Facebook yorumları

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir