Çiftliğin çitinin sınırlarını dünyanın son sınırı bellerdi Ünzile, öyle diyor Sezen Aksu o ölümsüz Ünzile adlı eserinde.

Çiftliğin çitinin sınırlarını dünyanın son sınırı bellerdi Ünzile, öyle diyor Sezen Aksu o ölümsüz Ünzile adlı eserinde.

Korkar durur gitmez,
Köyün en son çitine,

İnanır o sınırda,

Dünyanın bittiğine.

Korkularımız bize ne kadar aşinaysa, sınırlarımız da bir o kadar küçüktür. Fasit bir dairenin içerisinde kıvranıp, dışına çıkamamak, kendimizi aşamamak, sınırları kaldıramamak, ezberleri tümüyle bozamamak… Dokuz yaşında evlendirilip de on ikisinde ana olan Ünzile’den hiç bir farkımız kalmaz.

Ne yağmuru kimin döktüğünü sorabiliriz, ne de kendi ederimizin kaç koyun olduğundan haberimiz olur.

Biz sınırlarımızı çizerken, geniş çizmeyi akıl etmezsek, bize çizilen sınırların darlığından şikâyet etmeye hakkımız olamaz.

Hoş, şikâyet edip de sınırlarını genişletme gayreti içinde olmayanların durumları da çelişkinin daniskasıdır. Onlara söylenecek sözümüz yoktur. Onlar hayatı şikâyet ederek geçirirler, şikâyet etmenin verdiği acıyı hem kendileri yaşarlar hem de yaşatırlar etrafındakilere.

Hadi Ünzile’ye kader çizdi sınırı, hadi onunkisi bir aldatılmışlıktı, “babam yazdı bahtımı, bizi kurban ettiler”di bir nevi.

Onca biriktirmişliğine karşın, görüp geçirmişliğine karşın, okuyup yazmışlığına… Ya sen? Sen neden bozmadın ezberlerini? Seni kim sıkıştırdı kapana? Sen değil miydin, bana reva görülen bir hayatı alıp çöpe atacağım ve genişlettikçe genişleteceğim sınırlarımı diye caka satan?

Merhamet diz boyu, şefkat desen sende birikmiş. Kafanda tokmak, yedikçe ezilip büzülüyorsun altında. Herkesin elinde bir ok, oturmuşsun hedef tahtasına, sadece kafama gelmesin diye, sağa sola sallıyorsun başını.

Çıkınından çıkartıp okları, sana saldıranlara değil de kendine batırıyorsun, böylelikle düzelecek sorunlar, böylelikle çıkacaksın açığa öyle mi? Çok beklersin.

Kafka’nın söylediği şekliyle, sahibinin elindeki kırbacı alıp, kendini kırbaçlamaya başlamadıkça, kendi kendinin efendisi olamazsın, hep birileri efendilik yapar, sen de uşak olmaya devam edersin.

Elindeki baltayla, kırmazsan buzunu denizin, yüzdüremezsin üstünde gemileri.

Korkuyorsun değil mi? Akvaryumun camını kırarsan, akvaryumun sınırlarından uzağa çıkarım, biraz daha yüzerim ama o küçücük balık gibi, biraz sonra ölürüm, diye?

Unutma, ne sen balıksın, ne de kırınca camdan duvarlarını, ölüp gideceksin.

Hırpalanırsın, kırılırsın, incinirsin, üzülürsün ama hiçbir zafere de yan gelip yatarak ulaşılmamıştır.

Git gide sertleşiyor kabuğun ve git gide daha çok çabalaman gerekecek, üşenme al eline çekici ve daha da zorlaştırma işini.

İyi olmak erdemdir derler, buna inan, lakin iyi olmanın senden başka herkese faydası var ve tek sana yoksa bu erdem seni çürütür içten içe.

Kalk ve biraz da kendine iyi ol, herkese kötü olmayı göze alarak.

Sana gelen oklar seni öldürecekse, artık herkese de iyi olamayacaksın!

 

Facebook yorumları

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir