GÜZ ŞEHRİ (Deneme)


GÜZ ŞEHRİ
Hiç yüz yüze gelmediğim, aşina olmadığım sokakların şehrinden bakıyorum kendime. Buz tutuyor ellerim devasa binaların sımsıcak gölgesinde. Gözüm önüme akıyor, sözüm benden önde!
Gemisine sığınan bir liman gibi ürküyorum uzaklara düşmeyecek diye yolum…
Öyle ya! Liman uğurlar. Uğurlanmak gemilerin harcı!
Küçülüyorum şehrin gölgelerinden önce.
Güneş gibi batan benim denizin yüzüne aksi düşmüş geminin güvertesinde.
Yakamoz gözlerimde ışıldıyor, saçaklarımdan akıyor kalabalıklar.
Yazgısı şekillenirken yeniden, alnımda hangi dilberin elleri kalem oynatıyor yüz bulup Yaradan’dan?
Görüyorum ruhumun yüzlere yansımasını. İçime yarından kalma bir ferahlık doğuyor!
Doğmayan güneşi ısmarlama yükünü alıyorum sırtıma, sırtım alabildiğine güz, alabildiğine zemheri.
Zamanın etrafında dolaşıyorum, firar etmeyi kafasına koymuş, yerinden kımıldama şansı olmayan liman hoyratlığıyla…
Geminin ipiyle tutunuyorum uzaklara. Elim böğrüme düşüyor, elimin aklı başında!
Başımdaki kavak yellerine teslim ettiğim saçlarım, uçuşuyor, etekleri zil çalan elma şekeri çocukluğumla.
Benzi sararmış yazın ve terk edilmiş odaların ve yağmurun ve içinden geçtiğim şehrin ve görebildiğim kadarıyla aynasından şehrin, kendimin…
Kırılmış dalları yaslandığı yerlerde gemilerin. Limanın eli de buz tutmuş, uzaklığa tutunmak derdine düştüğü günden beri!
Sakin ama huzursuz övgülerle sırtıma aldığım Güz yeşermek adına soluyor içime hayat veren nefesini, nefesim tazeleniyor ipine sarıldıkça uzaklara bağlayan geminin…
Tepeleme dolaşıyorum benden önce birçok kişinin aşina olduğu şehrin kağıt üzerinde sokaklarını.
Kaygılarım eksiliyor köşe başlarında.
Adımı alıp yanıma, adım adım uzaklaşıyorum, aşina olmadığım şehrin aynasına yansıdığım kendimden…
M’S
05.17
Güz Şehri
 


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YouTube