Eskiden Eskiler Vardı

Bir eski zaman hikayesi.

Hiç unutmam köyde arkadaşlarla dağlara çıktığımızda yedik, içtik, gezdik eve döndük, ertesi gün çay yapacağım, bir de ne göreyim, semaver su damlatıyor…

Değiştir demesi kolay, bi’ etek para döktüm ben ona. Hemi de bakır. Tabii bakır semaverden çay içmeyenin bakış açısına ihtiyaç da duyulmaz.

Damlaya damlaya göl oluyor her çay seferinde deyip babama yumuş buyurdum…

Yumuş iş demektir genelde büyükler buyurur. Küçükler mecbur kalmazsa asla büyüklerine yumuş buyurmazlar bunu herkes bilir. Kocaman çocuğuna su veren ”anne” de bilir, liseye giden çocuğunun ayakkabısını bağlayan baba da bilir.

Büyükler buyurur yani kısaca yumuşu.

Küçükler buyuruyorsa o ailede ciddi bir terbiye sıkıntısı vardır.

Terbiye diyorum aman deyim, yani eğitim.

Terbiyesiz demiyorum aman dikkat edin…

Dedim babama, madem çarşıya gidiyorsun, yanında araba sürecek yeğen de var, benim semaveri yaptır hele…

Parası batsın, o da laf mı deyip götürdü sağolsun, yaptırdı geldi.

Parası batsın demek bizim orada, ”ayıp ediyon, o da iş mi?” anlamına da gelir.

Her konuyu paraya bağlamıyorum yani rahat olun.

Hayır, para olsa bağlarım da, yok…

Hiç unutmam geçenlerde aylardır yollarını gözlediğim oturup çocuk gibi özlediğim iki arkadaşım geldi ziyarete…

Geldi gönlümü hoş etti etmesine de…

Benim gibi ataş manyağı olan biri var…

Semaverde ataş yaka yaka suyu bitir sen…

Bitirmekle kalma bakır semaveri del ataşla…

Hiç unutmam dün semaver yakalım parası batsın dedim, gene damlaya damlaya göl oluyor…

Bu sefer babam yok, yumuş buyuracak kimse de yok.

Mecburen gittim çarşıya.

Çarşı dediğime bakmayın, neye bakacaksınız onu da bilmiyorum da…

Küçücük bir yer, birkaç kişiye sordum bakır nerede tamir edilir?

Köşede bir sobacı var, onu gösterdi arkadaşımın biri…

Gittim, selâm, kelâmdan sonra durumu izah ettim…

Yapabilir misin dedim… Elbette,  bu dükkana bozuk giren sağlam çıkar, dedi. Etrafta bir sürü bozuk insan var diyecektim, insan hariç demesin mi? Lafı tıkadı ağzıma…

Aslında insan dahil dese yeriydi kafam bozuktu girince, çıkarken düzeldi.

Ustanın işine gösterdiği özeni görenin karakteri bozuk olsa o da düzelir…

Usul usul tamir etti semaveri, öyle güzel ki işçiliği gıptayla bakılacak türden.

Baktım etrafta çark da var…

Ustam baltanın ağzı köreldi, onu da çarklar mısın (bileylemek) dedim…

Koş getir dedi…

”Üşengeç insanın baltası keskin olurmuş” benimki keskin değil, bu işte yanlışlık var deyip keskin hale getirirken bir baktım çaydanlık kulpu var dükkanda…

Doksan sekiz yılında aldığım çaydanlığın kulpu yanmış tam düzen tutmuyor…

Dedim, emmi çaydanlığı kulp takıyor musun?

Öyle ya, ona buna kulp takmaktan iyidir.

Yeğenim, bu dükkanda bir şey tamir olmadıysa hiçbir yerde tamir olmaz, koş getir çaydanlığı dedi.

Arabadan her seferinde bir alet, eşya çıkarırken etraftan bakıyorlar.

Arabayı da içeri almasa der gibi bakışlar…

Tüm bunlar olurken, emmi videoya çekiyorum sorun olmaz değil mi? dedim…

Sorun ne arar burada dedi.

Ardından küçük esnada verilmesi gereken destek üzerine orada bulunan iki emmi daha var onlarla sohbete daldık.

Özellikle zanaatkârlara destek verilmesi gerektiği konusunda hepimiz hemfikir olduk.

Bir yerde okumuştum.

”Sen alışverişi büyük marketten yaparsın ama cenazene köşedeki bakkal gelir!”

Emmim bunları duyunca çok sevindi.

Bana dönüp,

Bizim buraların insanı değilsin, nerelisin sen? deyince…

İşim gücüm yok ama Kayseriliyim diye hava atacaktım olmadı, sadece Kayseriliyim dedim.

Allah Allah, yanlış tanıtıyorlar bize Kayserilileri dedi.

Galiba beni övdü ama niye övdü onu bilemedim.

Pazarlık yapmadığım için olabilir ya da sohbetin bir ucu da ona değiyor ondan da olabilir.

Arabaya bindim tam giderken önüme geçti, n’olur çay içelim öyle git, diye.

Kendisini işine verince çay ısmarlamayı unuttu besbelli.

Bir dahakine emmi dedim.

Beklerim yeğenim dedi…

Bekleriz geçen zamanı, gelecek geliyor zaten kendiliğinden…

Mustafa Süs

Facebook yorumları

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir