DEMİR TARAK (Deneme)



DEMİR TARAK!
”Aşinalık hürmetsizlik doğurur.” diye bir söz okumuştum yıllar önce.
Fazla göz önünde bulunmak, fazla görünür olmak gibi algılardım hürmetsizlik doğuran aşinalığı…
Evet, doğruymuş, öyleymiş…
Hürmetsizlik almış başını gidiyormuş…
Hürmetsizliğin aşinalığı da varmış, onu sonradan öğrendim.
Hiçbir şeye hürmet etmemekmiş.
‘Kendisine onay veren, kendisini göklere çıkaran, ihtiyaç duyduğunda yanında olan kimseler’ ne kadar aşina olurlarsa olsun onlara hürmette kusur etmeyip, onun dışındaki herkese hürmetsizliğin âlâsını gösterip, hürmetsizlik aşinası olanlar varmış.
Çağımız modern bir çağ olsa da, bireysellik ve pragmatizm ön planda olsa da, eskiden de öyleymiş bu durum.
Çiçek, su vermediğin zaman soluyormuş tarih boyunca. Çiçek açmayınca da su veren pek olmazmış çiçeğe.
Öyle ya, haklıymış herkes kendine göre.
‘Naadar ekmek, o gader köfteymiş…’
Sonra ne mi olmuş?
Herkes içine kapanmış, içinde kapaklanmış yüz üstü, kapatmış kapıyı herkes herkese…
Arada insan içine çıkmaya cesareti olanlar da ellerine demir tarak almışlar,
Her karşılaştığı insandan ihtiyacı kadar et koparmışlar!
”Etme bulma dünyası” anlayışından mülhem, kendi etleri de lime lime olmuş.
Herkesin bir tarafı oyuk, oyanlara da sırtı dönükmüş herkes.
Ama ellerinden gene demir tarak eksik olmuyormuş.
Yontan yontana!
İlkel insanlar gibi karın doyurmak için değil, fahişe ruhunu tatmin etmek için, öne geçmek için, öne geçene çelme takmak için, daha fazla semirmek daha fazla kibirli görünmek içinmiş bu ellerdeki demir taraklar!
Kaybetmek çok kötü bir şeymiş!
Kazanan seviniyormuş!
Kaybeden yeniden kazanmak için, kazanan da sürekli kazanmak için ihtiyaç duyuyormuş bu demir tarağa!
Birisi, bir başkasını seviyorsa, o sevilen kişinin etleri hemen taranıyor ve vücudundaki oyuklar gösteriliyormuş vakit kaybetmeden.
Birisi, bir başkası tarafından sevilmiyorsa, düşene bir tarak hazır bulunuyor tekmeyle karışık oyuluyormuş aniden.
Yalnızca beni sev diyormuş, tarağı güçlü olan…
Yoksa oyarım! demeyi ihmal etmeden.
Sevmeye mecbur kılınanın elinde tarak olmaz mı, o da hemen başlıyormuş taramaya…
Haksızca gözden düşeni, göze yeniden sokmaya çalışana, gözde olanı gözde kalması için destekleyene pek fazla rast gelen olmamış.
Kendi iyisine göre iyiymiş insanlar, kendi doğrusuna göre doğru, ihtiyacı olduğu kadar sevilir, ihtiyaç fazlasını mal niyetine satarlarmış.
İhtiyaçtan dolayı satılık malların yerini, ihtiyacı kalmadığı için satılan insanlar almış.
İşin en kötü tarafı da, ihtiyaç fazlası malı ucuza satan da onu alan da kâr ediyormuş da…
İhtiyacı bittiğinde satılan insanı alan olmuyormuş.
Dünya böyle kurulmuş, öyle diyor binlerce yıl önce yazılan kitaplarda!
Eski köye yeni adet getirenler de bir güzel taraklanıyormuş!
”Birbirinizi sevmedikçe gerçekten iman etmiş olamazsınız.” diyen hicret etmek zorunda kalmış, varın ötesini siz düşünmeyin!
Siz, tarakların ucunu bileyleyin, dişlerinizi törpüleyin sevmeniz gerekenlerin etine kibir doğrayıp yiyin!
M’S


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

YouTube