Canım ülkemde seçim bitti ama seçimi kaybedenlerin kaybetme süreci son hız devam ediyor.

Normalde hiçbir ülkede muhalif partiler yıpranmaz.

Muhalefet partileri icracı olmadıkları için kimsenin onlarla işi olmaz.

İş yapma zorunlulukları yoktur. Yaptıkları işi beğendirme mecburiyetleri yoktur.

Bildiğin, akşama kadar yan gelip yatar; akşam yemeğini yedikten sonra da alır eline sazı iktidara yüklenir.

Muhalefet dediğin böyledir.

Ya da sabah erkenden kalkıp başlar.

Biz de duruma bakınca içten içe hayıflanıyor ve sırtında yumurta küfesi olmayan bir parti kendini nasıl yer bitirir; anlamak mümkün değil, diyoruz…

Mümkün değil mi gerçekten?

Ülkemizde durum biraz farklı.

Normalde seçim yenilgisinden sonra muhalefet, milletten yediği yumrukla sersemleşip böyle darmadağın olsa anlaşılır.

Kimse de bir şey demez bu duruma.

Yenilen boksör kendini zor toparlar.

Ama bizimkiler öyle değil.

Seçimden önce hepsi birden içi çürük, dışı cilalı bir binaya sığındılar.

Kendileri gibi olmayan, kendileri gibi düşünmeyen kim varsa hepsine lakaplar taktılar. Kimine yandaş dediler, kimine yalaka dediler.

Bir gazetecinin iktidar partisini desteklemesi ayıpmış gibi, destekleyenlere demedik laf bırakmadılar.

Sanatçılara hakeza öyle!

Ama kendilerini destekleyenlere de “özgür basın” dediler.

Kendilerinin bizzat fonladığı gazetecilere dediler üstelik bunu.

Peki özgür basın ne kadar özgür? Muhalif partilere destek verdiği kadar.

“Muhaliflerin muhaliflerine” destek verenlere de hemen iktidar tarafından yemleniyor yaftasını yapıştırdılar.

Sonra çıkıp kendileri özgür(!) basının mamasını kesti.

Mamayı yiyenler mamaları kesilince; özgür basını susturuyorlar dediler. Evet bunu dediler. Hiç utanmadan…

Bunlar dünya tarihinin belki de en pişkin gazetecileriydi…

Sığındıkları çürük bina, seçimden sonra sarsılınca neye uğradıklarını şaşırdılar. Birbirlerinin üstüne çullandılar. Kim kime dum duma. Herkes o hengâmede kime yumruk salladı, belli değil.

Bizim sorunumuz bunlarla değil, bunlara oy verenlerle.

Seçtiğin insan zam yapıyor, seçiminden memnun musun? diyenlere…

‘Haydi onun seçtiği zam yapıyor, gerekçesi de var; ya senin seçmeye çalıştığın? Ne halde olduklarını görmüyor musun?’ diyemiyorsun.

Neden diyemiyorsun?

Öyle pişkinler ki…

Suçüstü yakalanıyorlar, bataklığın içindeler, seçmeye çalıştıkları liderlerinden nefret ediyorlar, iyi ki seçilmemişsin diyorlar ona; kendilerini savunacak tek bir tane verileri yok…

Hâlâ senin seçtiğin, zam yapıyor diyorlar.

Kapalı kapılar arkasında ülkeyi parsellemişler, her kademeden yönetim görevlerini peşkeş çekmişler birilerine…

Yüzde 0,1 oyu olana İçişleri Bakanlığı vermişler…

Avrupa’ya gidip, 300 milyar dolar buldum, geldim diyene; ‘Ne vadettin karşılığında?’ diye soran yok.

Hadi öteki, zam yapana oy verdi de… Bunlara oy verenlere soruyorum…

Senden aldığı yetkiyle ülkeyi satılığa çıkaranlara diyecek sözün yok mu?

Çapsızlığının zirvesi değil mi senin seçimin?

Facebook yorumları

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir