Biz, Kur’an’ın İlkelerini Ne Kadar Anladık? (Maarifin Sesi)


Biz, Kur’an’ın İlkelerini Ne Kadar Anladık?

Hiç unutmam, çocuktum, ilkokul yıllarımdı.

Yerde bir kâğıt görmüştüm, boş bir kâğıttı, ayağıma takıldı, basıp geçmiştim.

Dedem vardı yanımda, al o kâğıdı yüksek bir yere koy dedi.

Üzerinde herhangi bir şey yazmıyor ki, hani ayet hadis yazan kâğıtlar çok eskiyse, yerlere atılmışsa onları yakmamızı öğütlerlerdi, bu kâğıt bomboştu…

O vurucu cümleyi söyledi dedem:

“Üzerine ayet yazılabilir bir kâğıt kutsaldır, o kâğıdın ayakaltında olması uygun değildir!”

Kâğıt deyip geçmeye başladık sonra, o günlerden geldik bugünlere.

Odasında Kur’an var diye dizlerini bükerek yatan veya ayaklarını uzatamayan padişahların hikâyeleri anlatılır öteden beri bizde…

Güzel, can alıcı, göz doldurucu, etkileyici, ders verici hikâyeleri dinlemekten, onları televizyonlarda izlemekten o hikâyeleri yaşamaya fırsat bulamadık maalesef.

Gıptayla dinledik sadece. Hikâye toplumu olduk neredeyse…

Odasında Kur’an var diye ayaklarını uzatıp yatmayan padişaha hangimiz saygı duymadı?

Peki, kaçımız odada Kur’an var diye ayaklarımızı uzatmaktan imtina ettik?

Hangimiz çocuklarımızın yanında yerde gördüğümüz kâğıdı alıp uygun bir yere koyduk?

Kâğıda ilim yazılır, ilim bizim dinimizde her şeyden daha önceliklidir, dedik?

Önceden okullarda öğretmenlerimizin önemli bir kısmı, öğrencilerimizi dine ve dinin kutsallarına saygılı bir şekilde yetiştirirlerdi.

Şimdilerde hassasiyeti olan eğitimciler sürekli gençleri suçlamakta, sistemi eleştirmekte, yöneticileri yerden yere vurmakta; hassasiyeti olmayanların da zaten herhangi bir derdi yok, onlar ev ve araba muhabbeti etmekte, yaz tatili planları yaparak her şeyin pahalılığından dem vurmakta…

Nesil gittikçe bozuluyorsa bu bozulmayı sadece müfredata indirgemek doğru değil.

Eğitimde sistem değişikliğine gidilmedi. Yaklaşık yüz yıldır aynı sistemle eğitiliyor çocuklar.

Disiplindeki ve sınıf geçmedeki gevşekliği saymazsak herhangi bir yapısal değişikliğe gidilmedi eğitim sisteminde…

O yüzden eleştirirken de doğru yerden eleştirmemiz lazım.

Dindar nesil yetiştirecektiniz, bakın Kur’an tekmeleyen nesil yetişti yaklaşımını da doğru bulmuyorum.

Üzüm yemek değil bağcıyı dövmeye çalışma yaklaşımıdır o.

Dindar nesil de yetişiyor ve yetişen dindar nesil Kur’an tekmeleyen nesilden beridir.

Bir taraf dökülürken bir tarafta da güzel şeyler oluyor. Toptancı yaklaşımla varılacak herhangi bir hedef yoktur.

Oturduğumuz yerden her fırsatta sistemi, yöneticileri, gençleri eleştirirken kendimize de bir iğne batıralım mümkünse.

Kendi çocuğumuzun elinden tutmaktan aciziz yalan mı?

Sosyal medya fenomenlerinin öğütleriyle çocuk yetiştiriyoruz, kişisel gelişimcilerin tavsiyeleri ile kendimize çekidüzen veriyoruz.

Kendimizi geliştirmenin, kendimizi geliştirirken doğru rehberler edinmenin yollarını aramaktan vazgeçtik.

Hâlihazırda geleneklerimiz varken, analarımızın babalarımızın eğitim tarzı varken, onları beğenmeyip; hiç çocuk büyütmeyen, birkaç kitaptan alıntı yaparak takipçi çoğaltan çağdaş tiplerin peşine düştük.

Evde manevi eğitim yok, okulda manevi eğitim yok, sokaklar zaten almış başını gitmiş.

Biz her Allah’ın günü Kur’an’ın ilkelerini tekmeliyoruz, çocuklara niye şaşırdık ki?

Bu çocuklara bu toplum süt vermeyi bilmedi…

Bu çocuklar çağın emzirdiği çocuklardır…

Mustafa SÜS

Facebook yorumları

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir