ÇATLATTI EZBERLERİNİ (Deneme)


ÇATLATTI EZBERLERİNİ (Deneme)
Tüm ezberlerini bozdu bir gecede. Gece yoğun bir şekilde örterken sis bulutlarıyla, aydınlandıkça aydınlandı.
Üşengeçliğini bir kenara bırakıp koyuldu yola. Elleri ceplerinde, dilinde hiç söylenmemiş dualar.
Göğe doğru yükselen feryat duyuldu bir yerlerden. İçine bir sevinç boşluğu düştü.
Etrafta olup bitenlerden etkilenmemek için daha hızlı yakarıyordu, daha yoğun ve daha etkiliydi cümleler.
Gece bitecek, muhatabıyla arasına, gündüzün keşmekeşliği girecek diye ödü kopuyordu.
Kişneme sesleri duyuyordu uzaklardan. Yol vakti!
En vazgeçilmezleriyle vedalaştı ansızın. Hiç düşünecek hali yoktu. Düşündükçe gelmedi miydi zaten başına bunca olanlar?
Onu da düşündü. Her şeyi düşündü. Kaldı yerinde mıh gibi, paslandıkça eridi, çürüdü çıkamadıkça çakıldığı yerden.
Toprağı çatlatan bir tohum gibi, taşı çatlatan gücü gibi tohumun, çatlattı ezberlerini.
Öyle sevinçliydi ki, akan gözyaşları yağmura kafa tutuyordu. Yağmuru tuttu, yağmura tutulduğu o gece. Artık sevinmek vaktiydi. Üzüntüler ezberlenmişti zaten. İçine akıtmak istiyordu ezberlerini, içine akıtıp unutmak, çatlatmak yüreğinde ve yüreğini de çatlatmak.
Bir ara ilerlerken adımları, geriye gitmişti. Çok değil birkaç on yıl geriye. O yıllardan başlamak istedi hayata, hayır dedi, bilmediklerimle başlamak, bildiklerimi öğretir tekrardan.
Ben bildiklerimi öğrenmeden yeni bir şeyler bilmek istiyorum.
Şaşkındı, kendi haline şaşırdı ilk kez, ilk kez yanıltıyordu kendi kendini. Her şey hazırdı kafasında. “ Zaman basacaktı kanayan yaraya.”
Zaman neleri olgunlaştırmamıştı ki?
Geride tortu bırakacaktı, geride amansız bir feryat, geriden bakacaklardı geride kalanlar.
Bir adım ileriye, kendisinden bir adım ileriye kimseyi geçirtmeyecekti.
Hep en önde olacaktı, arkasında da kimse olmayacağı için, kimseyi peşinden sürüklemeyeceği için, galip de sayılmayacaktı. Kimseyi yenme arzusu yoktu içinde, içinden geldiği gibi, mantığını koyup geldiği yere, yüreğinin sesiyle başlayacaktı yeni bir ikilem hayata.
Kaynar sudan dışarıya fırlayan kimse geri girmez o suya bilerek. Ben geri gireceğim diyordu. Daha bir sertleşen derimle tekrar gireceğim. Hiç girilmez değil o suya, herkes içindeyken benim dışarıda kalmam mümkün değil.
İtiraz etti içindeki vesveseye. ‘Madem girecektin geri, neden çıkmak için attın geride kalanları o suya?’
Geride kalanlardan hiç haberi yoktu, unutmuştu bir an. Onlar da kendi başlarının çaresine baskındı.
Biliyordu, nereye götürürse götürsün yüreği, her yerde o kaynar sular vardı. Yürek de olsa götüren, beyin de olsa, sonu yine kaynar sulardı boylu boyunca uzanacağı.
Değer miydi bozmaya tüm ezberleri?
Zaman dedi, onu zaman gösterecek!
M’S
2009
 


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir