Ne istediğimizi bilmiyoruz. (Deneme)
Ne istediğimizi bilmiyoruz. (Deneme)
En aklı başında zannettiğimiz insanlar da ne istediğini bilmiyor. Bugün hoşumuza giden bir fikrin yarın karşısında olabiliyoruz. İdeolojiden söz etmiyorum. Davranışlarımız da değişiyor. Yere göğe sığdıramadığımız insanları bir kalemde silebiliyor ya da onlarla aramıza mesafe koyabiliyoruz. Verdiğimiz öğütleri önce kendimiz tutmuyoruz. Kendimize söz geçiremeyip başkalarından sözümüzü tutmasını bekliyor, tutmazlarsa da onlara tavır yapıyoruz.
Hem ne istediğimizi bilmiyoruz hem de bunun farkında değiliz. Tamam, bir duruşumuz var, bir dünya görüşümüz var, inancımız var, eyvallah… Değişime açık olmaktan, çağın şartlarına ayak uydurmaktan veya bulunduğumuz ortamlara göre yaşamaktan da söz etmiyorum. İnsanız; zayıf yönlerimiz var, tatmin edilmemiş, doyurulmamış taraflarımız var, hepsine eyvallah.
İnsanları değerlendirirken, yargılarken ve sorgularken de tuhaf bakış açılarımız var. Kendimizde bulunan hasletlerden muzdarip olmayıp, o hasletlerin başkasında olmasından rahatsız olduğumuz gerçeği var. Biraz düşününce ne demek istediğim kolayca anlaşılabilir.
Güneşe bakarken gözümüzü kapatıyor, başkası güneşe bakarken gözünü kapatınca onu hemen eleştiriyoruz. Bir insanın sevmediğimiz bir insanı sevmesi bizi rahatsız ediyor ama o insanın sevmediği bir insanı sevmekte beis görmüyoruz. Kendimizi haklı çıkarmak için oldukça hoyrat davranışlar sergileyebiliyoruz.
Çay içerken içtiğimiz çaya beklediğimiz saygıyı kahve içene göstermiyoruz mesela… Gerçi bu konuda haklıyızdır…😊 Kendi çocukluğumuzda ailemizin çocuklar arasında adil olmamasını eleştirip, kendimiz çocuklarımız arasında adil olmayabiliyoruz.
Yöneticilerimizi eleştirirken eleştirdiğimizin aynısını biz de kendi çalışanlarımıza yapabiliyor ve buna da konjonktür gereği diyebiliyoruz. Kardeşlerimizden bile beklentilerimiz oluyor ama aynı beklenti içinde olanlar olursa onlara buğz ediyoruz. Cimri insan sevmeyip cimrilikte sınır tanımadığımız oluyor.
Ben istediğim her şeyi yaparım ama çevremdeki insanlar da benim istediğimi yapsın, diyoruz. Kalıba girmemekle övünüyor, “burnunun dikine gider” dediklerinde bundan gizlice hoşnut oluyoruz ama insanları kalıba sokmaya çalışıyor ve burnunun dikine gidenlerden hazzetmiyoruz.
Kendi tarafımızda olan insanların haksız davranışlarına bir kılıf bulup onların haklı olduğunu ileri sürüyor; karşıt bellediğimiz insanların haklı davranışlarını bir şekilde haksız bulabiliyoruz.
Doğal olarak tüm bunlar da samimiyetimizi sorgulatıyor insanlara…
Güven bunalımı yaşatıyoruz insanlara. Kendimize güvenilmesini de isteyerek üstelik…
Ne istediğimizi bize ölüm öğretecek, bunu da anlamadan öleceğiz.
M’S

Mustafa Süs'ün kişisel blogu sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.
