ÇÖLLERİ AŞ DA GEL AMA BİRAZ YAVAŞ GEL!
Emin Çölaşan’ın REİS’e yazdığı mektuba yanıt benden!
ÇÖLLERİ AŞ DA GEL AMA BİRAZ YAVAŞ GEL!
Bak Emin kardeşim;
Duydum ki Reis’e dilini uzatmışsın!
Hatta yetmemiş, Hoca’ya da demişsin bi’şeyler…
Canım kardeşim, dostum, ciğerim, fino köpeğim!
Severim seni bilirsin. Bugüne dek Üstad’ın tarifindeki düşman sıfatına, sıfatın olmadığı halde aşağı yukarı uyuyorsun!
Saflarımızı sıklaştırmamıza vesile oldu salyaların bir zamanlar.
Senin üslubunla sesleneceğim sana!
Zira benim üslubum yetmez derdimi anlatmaya!
Önce şu an kimin kucağında olduğunu belirtseydin iyi olurdu, onun elleriyle severdim seni.
Kucaktan kucağa atlamak nasıl bir duygu söyler misin?
Yalnızca din düşmanlığı dışında herhangi bir çizgin kalmadı.
Dün gizlice mektuplaştığın ama el altından düşman görüntüsü verdiğin Pensilvanya müdaviminin kucağında mısın hala? O yüzden mi evlenmedi o şahıs?
Doğan baban yeter bu piç yüzünden ödediğim tazminat diye kapıya koyarken, satıldık ey halkım diye böğürürken kapısında, Seni kimler aldı? Kimler öpüyor seni? Sakalında, kıçında çakalların izi var! Şarkısını hangi sahibin söylüyor şimdi?
Sen aklınca Reis’le, Hoca’yla dalga geçtiğini, onları ti’ye aldığını düşünüyorsun.
Elbet hakkındır. Hangi köpeğe biraz kemik versen kendisini sakatat dükkanında zanneder ve hemen kuyruk sallamaya başlar!
Reis’in partisi hala en büyük parti ve sen günde bin değil beşyüz bin kıç yalasan, kucaktan kucağa dolaşsan gene de senin destek verdiğin partiler yüzde 42 oy alamaz!
Bak canım kardeşim, fino köpeğim…
Dinle beni!
Şimdi elini yüzünü ve sakalını diplerine kadar yıka. Aynın açılsın biraz.
Eline kalemi alma, zira kafan basmaz senin, hesap makinesi al. Yüzde 42 demek… aman neyse…
Şimdi sen, ‘ne ayar verdim, ne kapak yaptım be’ diyorsun içinden ya?
Eyvallah Reis’e kapak yaptın diyelim?
Peki, o kapağın şişesini ne yapacaksın?
Kalk oturduğun kucaktan. Şişenin de gönlünü al.
Şişen derken, Ak Parti birinci parti çıktı gene diye karnı şişenden söz etmiyorum.
Sen zeki adamsın, mizahtan anlarsın. Şişe işte bildiğimiz hani, her seçimde üzerine oturduğunuz şişe var ya?
Söyleyeceklerim burada biterkene, seni doyurup besleyen, bugünlere getiren, inanır gibi yaptığın Allah’a hamd-ü senalar ediyorum.
İyi ki varsın ve iyi ki tanıdım seni!
Allah’ın Kur’an’ında tarif ettiği Belhüm Edal sıfatını senden öğrendim.
Her insan bir kitaptır okumasını bilene vecizesiyle uğurluyorum seni.
Yüzde 42 az geldi belli!
Haydi şimdi sana kucağını açmış bekliyor İsrail git biraz daha zevk ver adamlara yazıktır günahtır!
Mustafa SÜS
_____________________________________________________________
EMİN ÇÖLAŞAN’ın SÖZCÜ Gazetesindeki köşesinde yazdığı mektup:
“Benim çok değerli kardeşim, iki gözüm Tayyip!.. Nasılsın bakalım, pazar gecesinden beri iyi misin?
O gece geç saatlerde beni arayıp ‘Şimdi ayvayı yedik, bundan sonra ben ne yapacağım’ diye sorduğunda hem çok şaşırmış, hem de üzülmüştüm.
Estağfurullah, sen ki bir dünya liderisin, önünde bütün dünyanın esas duruşta beklediği bir efsanesin, senin ayvayı yemen hiç mümkün olur mu?
Değerli kardeşim, o gece sana söylediğim gibi bazı hatalar yaptın. Aynı konuda seni seçimden önce de uyarmıştım.
Türkiye’nin dört bir yanında her gün en az beş toplu açılış mitingi yapman gerekiyordu. Sen eksik bıraktın, tempoyu günde bir mitinge düşürdün. Bu yetmez.
İkincisi, AKP’ye 400 milletvekili istedin, bu da yetmez… Çünkü Türk Milleti bunu algılayamadı. En az 1.500 milletvekili istemen gerekirdi!
Değerli kardeşim, yol arkadaşım Tayyip…
Duydum ki pazar gecesi sonuçlar belli oldukça uykun kaçmış, birilerine bağırıp çağırmışsın.
Sakın söylentileri dikkate alma. Devlete sızmış olan o namussuz paralel yapı şimdi bir sürü dedikodu çıkarıp seni üzmeye çalışacak.
Sen bildiğin yolda devam et, toplu açılışları sakın ola ki ihmal etme. Bundan sonra her gün ortalama üç bin tesisin açılışını yaparsan durumu belki kurtarırsın.
Hele Allah, peygamber deyip eline de Kuran’ı alarak kürsüde günde beş vakit sallarsan hem başarı, hem de ‘Başkanlık’ önümüzdeki seçimde kesin olacaktır inşallah.
Yerli ihanet şebekeleri ve onların temsilcisi olan paralel yabancı basın senin için ‘Diktatörlük yolundaydı. Şimdi çöktü, karaya oturdu, bir daha dirilmesi ve kendini kurtarması mümkün değil’ diyormuş, sakın aldırma.
Benim çok değerli ‘Başkanım’, ruh ikizim Tayyip…
Moralin asla bozulmasın. Sakın ola ki ‘Eyvah, sadece Başkanlık değil Meclis’teki çoğunluk bile elimden kayıp gitti. Bu herifler bundan sonra hepimizden hesap sorarlar, o zaman ne yapacağım’ deme.
Saray’da yan gel yat, keyfine bak. Hep başkan olduğunu düşün.
Zira insan hayal ettiği müddetçe yaşar.
Canım kardeşim, değerli varlığımız, umudumuz biricik Tayyip’ciğim, birileri seni üzdüyse kusura bakma.
Ben buradayım, bir ihtiyacın olursa sakın çekinme, hemen ara.
Senin, Bilal’in, Eminanım ve diğer çocukların gözlerinden öperim.
Yeni Türkiye’deyiz artık! Durmak yok, yola devam!
Öperim seni, bay bay!”
Ahmet’e mektubumdur
“Değerli dava arkadaşım ve can dostum biji serok Ahmet, şimdi Tayyip’e yazıp da sana yazmasam çok ayıp olurdu. O malûm geceden sonra sen nasılsın bakalım, iyi misin yoksa kafan bozuk mu?
Ahmet, hani senin partinin seçim öncesinde yayınlanan o meşhur ilanları vardı ya!.. Hani başlığında ‘Maçın ikinci yarısı pazar günü başlıyor’ deniliyordu ya!..
Valla geçtiğimiz cumartesi günü ben de burada şöyle yazmıştım:
‘Evet, ikinci yarı yarın başlıyor. Türk Milleti bunlara öyle bir gol atacak ki kale ağları yırtılacak.’
Golü hep birlikte gördük, acaba senin kalenin ağları yırtıldı mı canım kardeşim?
Çok muhterem Ahmet’ciğim, sen aslında çok yetenekli bir arkadaşsın!
Tayyip’e de söyledim, gerçi fena değilsin ama havan yok be kardeşim… Zaten ‘Başkanım’ da sana gıcık kapmış, dün bana telefonda ‘Meğer ben yanlış ata oynamışım, Ahmet kalıbının adamı çıkmadı’ dedi.
Değerli kardeşim biji serok Ahmet’ciğim, yemek tencerede yandı. Peki şimdi ne olacak?
Ben sana seçimden önce ‘Sen bu Türk Milleti’ne güvenme, hiç ummadığın zamanda sağ gösterip sol vurur’ demedim mi!
Şimdi sakın ola ki panik yapma, tarafsız cumhurbaşkanı Tayyip’in gölgesinden ayrılmadan durumu idare etmeye çalış.
Şom ağızlılar senin için ‘Diktatöre çanak tutuyor, baskı ortamı yaratıyor, acemiliği yüzünden devleti alt üst etti… Seçimden sonra partisi de kendisi de eşekten düşmüş karpuz gibi oldu’ diyormuş, boşver be canım…
Tayyip’e ve sana laf çakan ve sokuşturan herkesin ağzını yırtarım.
Kendini üzme, kafanı bozan bir şey olursa hiç çekinmeden beni ara.
Kardeşim Ahmet, sen bu yolda devam et!
Öperim seni de. Gudbay!”