ACZİYETTEKİ YÜKSELİŞ (Deneme)


ACZİYETTEKİ YÜKSELİŞ
”Elimden tut, yoksa düşeceğim” yalvarmasına sığınan insanların ellerinin havada kalmasıyla başlayan dua iklimi yerini münbit yağmurlara bırakmıştı…
Yalnızlığın en güzel yanı neydi bilmiyorum. Bildiğim, çaresiz insanların dua etmeyi öğrenmesi ve duadan başka sığınacak sığınak aramamalarının güzelliğiydi…
Her düşene el uzatmamak da uzatılmaması gereken bir durumdu. Sen tutsan elini belki Allah tutmayacaktı onun elinden. Ki zaten önemli olan da bu değil miydi?
O yüzden sanırım acımanın öğütlenmemesi!
Merhametten doğan marazı tam açıklamasa da bu durum, belki de merhamet edeni çok olanın Allah’tan uzak kalmasına katkıda bulunuyordu merhamet edenler.
Düşene tekme vurmakta düşeni kaldırmamanın arasındaki farkı anlayabilecek kapasitedeydi belki, düşüp de elinden tutularak kaldırılmayanlar…
Ellerinden tutup da düşmesin diye yolda birlikte yürüdüğünüz insanların siz yokken ellerini sokacak bir cep bile bulamaması ilginç değildi bana göre.
Dağlara kim çıkar? Sorusuna verilecek en anlamlı cevabı, dağların yolunu bile bilmeyenler veremeyebilirdi.
Dağlar uzak ülkeler gibi coğrafya dersinin sıkıcı konuları arasında eriyip gitmeden gidilip görülmesi gereken, görülmeye değer dünyanın kolonlarıydı. Depremlerin uğrak yerleri olmadığı gibi, depremlerde sığınak olmuşlardı.
Belki de bir ceylan ellerinden tutulmadığı için o kadar güzeldi ve güzel olan ne varsa gözlerinde biriktirmişti ürkekliğiyle birlikte…
İç seslerini bastırmış ve içinde kanayan yaraları sarmamış olan dağların kim tutardı ki benden başka ellerini?
M’S


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir