SAMİMİYETSİZ YOL HİKAYELERİ (Deneme)


SAMİMİYETSİZ YOL HİKAYELERİ
Yol hikayelerini oldum olası gerçekçi bulmam. Yolda yazılmamıştır çünkü.
Bir masa başı rahatlığı vardır yazanda. Ayakları yerden kesilmiştir meselâ.
Bir elinde çay, diğerinde kalem konforu vardır.
Hafızay-ı beşer de zaten nisyan’la malûldür.
Ayaklar sızlarken düşmeli kalemin gözyaşları kağıda. Kalemi yola batırmalı yazar. Yolları çizmeli okurun gözüne. Okunsun kaygısı gütmemeli.
Yol arkadaşının tenhalığından, çaresizliğine geçiş yaparken sana dört elle sarılmasına aldanmamalı beş duyu.
Yolda insan tanımanın zorluğunu bilmeli insan. İnsansa eğer!
Unutulan cümlelerde gizlidir yolculuk en çok.
Hatırlanmak istenmeyen anılarda saklı.
Yolculuk hikayeleri bana göre, eklemlenmiş, iliştirilmiş, sadeleştirilip özü ıskalanmış, satıraralarında kaybolmuş öznesi eksik hikayelerdir.
Mecburen dinlenilen şarkılar, ayıp olur düşüncesiyle yapılan sohbetler, dinmeyen baş ağrılarının arka planında yazılmalı gerçek hikayeler.
Şehirlerin uykuya dalma vaktinde almalı, yol altında kayarken eline kalemi, uykunun haram olduğu vakitlerde, uyku nedir bilmeyen yazarlar.
Müellefey-i gulup cümleler gelince aklına, koyar gider başına buyruk düşüncesiyle anında düşmeli kağıda, tarihe not düşer gibi, sarılmalı gitmesin diye taslak halinde olsa da o tür cümlelere, cümlelerin içindeki hikayelere…
En çok dualar gelmeli dile. Dualar, herkesten gizlenen yalnızca Allah’ın bildiği dualar düşmeli kağıda.
Yolların yorgunluğunu da görmeli kalemi eline alan.
Geleceğe uzanmaktan aciz, önünden çeksen geriye, arkasından itsen geleceğe uzanan yolları yazmalı.
Azrail gittikten sonra ölmenin ne alemi var ki?
M’S
23.11
17.05’15
Yollarda….


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir