SOĞUK KOKUYORDU GECE (Deneme)


SOĞUK KOKUYORDU GECE (Deneme)
Yanağını ayaza dayadı, ayazladığı gecelerde avazının çıktığı kadar susarak. Kan kustu, kızılcık şerbetinden mülhem. Yoktu bir dayanağı ayazdan başka, titrettikçe içini, için için kendini buluyordu sallanan perdenin arkasından.
Ardı arkası kesilmeyen bir ürpermeyle silikleşti gece. Geceye söz geçmez ki şimdi. Söz dinlemez karanlıkların dizginlediği cümleler.
Üşüştükçe sadeleşti, netleşmedi ama! Basit bir buz değmesiyle kabarcıklar oluşturdu damlalardan, damlalar da neden hep akar durur ki, rutubetten çürür mü yanaklar?
Birkaç kez gözlüklerinin camını sildi, hala flu idi görüntü, buğulanması da amma uzun sürdü, geçirdi içinden, çıkartıp bir kez daha silecekti ki, kirpikleri karışmış, geç fark etti ıslaklıktan.
Kaldırım taşlarını özlemek, sokak lambalarını… Issız mıydı ki caddeler? Şehir keskin bir kirlilikteyken ıssız olabilir miydi?
Yine de üşendi evde durmaya. Yola çıkmaya üşenenlere bir sinsi tebessüm fırlatıp çıktı ağır adım, koşar yürekle.
Karda yürüyüp iz bırakmaktı amacı, kar yoktu. İz de bırakılmayacak gibiydi. İzbelere daldı epey daha çekilmemişken el ayak.
Çekinmeden ulurken köpekler, itliğine yürüdü üzerlerine, belki bir macera, belki bir serzenişti, kim bilir?
Rüzgâr hala sallandırıyor muydu perdeleri? İçine işleyen tütün kokusu henüz gitmemişti, soğuk kokuyordu caddeler. İtler ulurken amansız bir ululamayla baktı göklere. Göklerden ne inerdi, kime inerdi, kimdi inenlere teşekkürsüzler?
Kafasında onca soru işareti olması gerekmiyor muydu? Sorular kovalasın birbirlerini ve cevapsız kalsınlardı her biri.
Her bir sorunun cevabı varken, neden yığınla oluşsunlar ki kafasında.
Kafatası çatlayacak gibiydi.
Çamurlu yollarda iz bırakmak için betonsuz yollar aradı, epey uzaklaşmak gerekiyordu, stabilize kayganlıklar eksilmişti şehirden. Toprak da kokmuyordu, ayaz kokuyordu gece.
Işıklar hiçbir yerini aydınlatmıyordu ruhunun, karamsarlığına bayılıyordu. Gülmek şöyle dursun, kahkaha atıyordu, kimseler duymuyordu.
Duysunlar mıydı sanki? Duysunlar da deli yaftası yapıştırsınlar. İstemiyordu fark edilmek. Oysa ne çok severdi, ne çok öne çıkartırdı kendisini, benliğini…
Kendisine verilen emeklerin boşa gitmediğini görmelerini isterdi emekçilerinden.
Yok saysınlar, en ağır cezayı versinler mi istiyordu bu sefer?
Varlığından yola çıkarak yokluğuna ulaşmaya heves etmişti bir kere. Ulaşacaktı o hazza. Hazzetmiyor da değildi hani. Sıyrılmak karanlıklarından, gitmek bir adım da olsa öteye. Öte yerde kuşlar öter miydi? Kuşlar ayazda üşür müydü?
Perde hala sallanıyor muydu? Üşendi yastığına baş koymaya. Baş koyduğu hevesi yarım kalsın istemedi.
Yok olmak için çıktı yola. Tüm benliğini ruhundan yola yola…
M’S


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir