ÖĞRETMENLER HİZMETLİ KADROSUNA ALINSIN


 

ÖĞRETMENLER HİZMETLİ KADROSUNA ALINSIN

Yeni neslin mimarı olarak lanse edilen öğretmenler, şu sıralar fena halde kırgınlar. Kendilerini hiç olmadığı kadar sahipsiz hissediyorlar.

 

Gün geçmiyor ki haber bültenlerinde bir öğretmene saldırı olmasın, gün geçmiyor ki Mili Eğitim Bakanı Sayın Dinçer, öğretmenlerle ilgili olumsuz bir demeç vermesin.

Gün geçmiyor öğretmen için.

Ülkemizde yaşayan insanlar, öğretmeni; yarım gün okula gitmekle, 3 ay yan gelip yatmakla suçluyor. Bir daha dünyaya gelsem öğretmen olurdum, gibi cümlelerle öğretmeni aşağıladığını, öğretmenliği hor gördüğünü belirtmeye çalışıyor.

Okulda çalışan hizmetliden bile az maaş alan öğretmen, toplumdaki bu bakış açısına laf edemiyor.

Öğretmenin kendini sahipsiz hissetmesi bu yüzden. Bu yüzden kırgın olması.

Son on yılda öğretmenlerin maaşları konusunda çok ciddi artışlar sağladığını söyleyen hükümet yetkilileri, nedense bir şeyi göz ardı ediyor:

Öğretmen, maaşından şikâyetçi değil, madem eşit işe eşit ücret politikanız var, madem herkes hak ettiğini alsın, ne yani, bir öğretmen bir hizmetliden, bir şeften, bir memurdan daha mı az ücreti hak ediyor?

Bunlar defalarca yazıldı çizildi ve hemen herkes bu durumdan şikâyetçi.

Şikâyetçi şikâyetçi olmasına da, kimsenin de kılını kıpırdattığı söylenemez.

E madem bu sorunu çözmeyi beceremiyorsunuz, öğretmeni hizmetli kadrosuna alın, sorun kendiliğinden çözülsün.

Sendikalar gerçek bir akıl tutulması yaşıyor.

Herkes kendisine bir rakip bulmuş, yükselmeyi, üye çoğaltmayı, büyümeyi, rakibine yaptığı, yapacağı salvolarda görüyor.

“Biz daha çok hükümete muhalif olduk, biz daha çok teklifte bulunduk, biz daha çok meydanlara çıktık vs.”

Şöyle adam akıllı, hükümete muhalif olmanın, hükümete yakın durmanın ötesinde, içi dolu, altı boş olmayan bir demeç, bir eylem gördünüz mü?

Hükümet işini biliyor. Kendisine yakın sendika muhalif bir demeç verirse, nasılsa oyları çantada keklik, bunları biz masa başında ikna ederiz, biraz tribünlere oynasınlar, mantığı hâkim.

Diğer muhalif sendikalar bir demeç verdiğinde ise, bunlara, biz ağzımızla kuş tutsak yaranamayız, o yüzden bunların sözlerine de kulak vermek gerekmez.

Aman ne güzel bir ülkede yaşıyoruz.

Bir doktor darp ediliyor, Sağlık Bakanı çıkıp hastanelerde nasıl güvenliği sağlarız mantığı ile hareket edip, doktoruna, çalışanına sahip çıkıyor, öğretmen darp ediliyor, kimsenin kılı kıpırdamıyor.

Meydanlardaki söylemlere bakılırsa, kimsenin olmadığı yerlerde edilen laflara bakılırsa, herkes ahkâm kesme konusunda epey bir yol kat etmiş görünüyor.

Masa başında sus pus olmanın ötesinde, kim ne yapmış? Kim ne yapıyor?

Sendika yetkilileri, şu yönetmeliği mahkemeye verdik, bu uygulamayı protesto ediyoruz, masaya yumruğumuzu vuracağız, masadan kalkıp gideriz ha, öğretmenimiz şöyle değerli, öğretmenimiz şunu, bunu hak ediyor, gibi beylik cümleleri bir kenara bırakıp, öğretmenlere yapılan zulümleri, aşağılamaları, psikolojik baskıları,  bertaraf etmek için topyekûn bir mücadele vermeliler.

Yine rakip mi olacaklarmış, olsunlar, yine laf mı sokacaklarmış birbirlerine soksunlar. Yine büyümek için daha çok beylik cümleler mi edeceklermiş, etsinler.

Üst perdeden edilen laflarla bu gemi yürümüyor.

Herhangi bir sendikaya üye yapmak için bir okulun kapısını çaldığınızda, öğretmenler kaçacak yer arıyor.

Sendikacılık meydanlarda laf yarıştırmak değil. Sorun üretme yeri değil, çözüm bulma yeridir.

Bulamıyorsanız bu işi bırakacaksınız.

Yoksa öğretmenler size bu işi bıraktıracak.

mustafasus@hotmail.com

www.mustafasus.com

{fcomment}

 


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir