GÜNAHSIZ OLAN ATSIN İLK TAŞI


GÜNAHSIZ OLAN ATSIN İLK TAŞI

Elimize verilen taşlarla taşladık karanlığı, karanlıklar içinde kıvranırken. Taş vermedilerse başka taşlar aradık, artık derman kalmamıştı, yorulmuştuk taşlamaktan ama bıkmadık, devam ettik taşlamaya.

Günahı sebebiyle ölüm cezasına çarptırılan bir insana, “günahsız olan ilk taşı atsın” denildiğindeki duraksamaları yaşamadık, hiçbir günahı yokmuş gibi saldırdık acımasızca. Nasılsa içine gömüldüğümüz karanlığın farkında değildik. Linç etmek kolaydı, kolay olanı seçtik.

Hataları sorgulamak, yanlışları düzeltmek, düzene koymak gerekti, düzenin su gibi berraklığında balık avlanmaz, kir biriktirilmezdi, kirler derledik. Kirlendik. Başkasına çamur atarken önce kendi ellerimizin kirleneceğini düşünmeden…

Bir bardak suda koparttık fırtınaları, sandık ki bu sadece başkalarını yıkacak. Yazık, fark etmedik kendimizin yaşayacağı acıyı. Hesap günü gelip çattığında düşeceğimiz çukurların derinliğinden bihaber verdik veriştirdik. Geçmişin izini sürdük, kimseye faydası olmayacağını bile bile bataklıkta boğmak için çırpındık insanları. Karşımızdakinin yerine koymadan saldırdık, bir haber duyunca, araştırmadan doğruyu yanlışı, atladık balıklama, boğulacağımızı katmadan hesaba.

Zaman en iyi ilaçtır dedik, gerçekler anlaşılır zamanla fakat zamana yaslamadan sırtımızı, yaslandık boşluğa, boşluk çekilince arkamızdan, hissedemedik düşeceğimizi.

Yalana sarılmak, olmayanı var gibi göstermek, olanları abartmaktan öteye geçemedik. Samanlıkta iğne arar gibi hata aradık, bulamayınca avuçladık elimize geçen her şeyi.

Kimin işine yarayacaktı yaraları açmak? Kime fayda sağlayacaktı açılan yaraları kanatmak? Düşünmeden geldik oyuna. Yazılan her senaryoda figüran olmak adetten miydi? Adetten miydi vereceğimiz acıyı görmemek?

Çukura ittiğimiz insanların ızdırabı neden kanatmıyor içimizi?

Nefret neden bu kadar musallat oldu bize?

Nerde kaybettik bize bahşedilen affetme duygusunu?

Kin tohumlarını içimize atanlara nasıl oldu da çanak tutmayı akıl ettik, nasıl oldu da kendimizi kaptırdık anlık hezeyanlara?

İnsan olmak yetiyordu hani? Hani biz herkes gibi olmamalıydık?

Düşene tekme vurmak harcımız değildi hani?

Yenildik!

İhtiraslarımıza yenildik, dolduruşa geldik, başkalarını mutsuz ederek güleceğimize inandık. Saldırdık acımasızca, acımadık attığımız her taşın kanattığı yaralara.

Yanıldık!

Fark etmedik yanıldığımızı heyhat!

Dikensiz gül bahçesi aradık, dikenlerle kanattık ellerimizi, gülleri ıskaladık, koklamaya fırsat bulamadan.

mustafasus@hotmail.com

{fcomment}


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir