KİM ÖĞRETTİ SANA DUVAR ÖRMEYİ? KİM YIKAR ÖRDÜĞÜN DUVARLARI?


 

KİM ÖĞRETTİ SANA DUVAR ÖRMEYİ? KİM YIKAR ÖRDÜĞÜN DUVARLARI?

Neden ördün onca duvarı etrafına? Yüksek, aşılması imkânsız duvarlar…

Ördükçe hapsoldun içine bilerek. Kim öğretti sana bunu? Hayat mı? Yaşadıkların mı? Çelişkilerin mi?

Sanıyor musun ki azıcık nefes almak için baktığın gökyüzü, özgürlüğün? Sanıyor musun ki istediğin zaman yıkabilirsin o duvarları?

Gittikçe büyüyor karanlığın, gittikçe gömülüyorsun yalnızlığına.

Uzanan elleri bir bir tutman, çaresizliğine olmaz ilaç.

Kendi ellerinle kendi el’ine el sallamadan bitmez bu girdap yolculuğu.

Baka baka bitiremezsin yabancılaşmanı aynalara…

Zaman her şeyin ilacı değildir, kör bir teselliden öteye gitmez söylenen sözler.

Görmek istediklerini, hayali bir kapıdan içeri aldıkça görmüş sayılmazsın.

Tırmandıkça daha da büyür, yıkmak istedikçe nasırlaşır ellerin de yıkamazsın.

Bir kendinden uzaklaşmayla başladığın temel atma töreni gibi filizlenir, artık engel de olamazsın.

Korkuların kadar büyük değil diye sevinedur sen, korkulardan daha büyük duvar örmemiştir kimse.

Korkmak gerek bazen, üstüne gitmek de lazım korkuların, hangi çelişki rahatlatır ki seni?

Sevmek bir öç alma yarışı ise, sevilmek bir girdaptan çıkma hevesi…

Sevmeyi de beceremez, sevilmeye de layık olamazsın.

Sevgi yıkar bendini, tanımaz engel! Paslanır, çürür yıkılmayacak sandığın duvar…

Sevgi saflıktır, masumiyettir. Okyanusun ortasında bile olsan direnmektir.

Kaybolan düşleri biriktirip kafesinde, sana geri sunmaktır sevgi.

Bir tuğla çeker de fark edemezsin bile nasıl yıktığını o devasa surları.

Kilit vurulmuş, mühürlenmiş kapıların bile açılır arkasına kadar.

Zoraki katlanılan hayat gibidir, kendi oluşturduğumuz cümlelerden yazılan kitap gibi, duvarlar!

Hantal bir gençlikten geriye tortu kalır, yaslanamaz kimse, düşer gider boşluğuna.

Sen ördüğün duvarlarla övünürken, bir bakmışsın ki altında sen, altında düşlerin, altında kader! Tepesinde enkazın, ihtirasların kol gezer, el ele verir biriktirdiğin düşmanlıklar.

Bir pırıltı belirirse gözlerinde, can suyu olur düşlerini yeşertecek duvarı çatlatacak köklere…

Yeter ki iste, yeter ki kalk ayağa, kendi duvarını kendin yık, yıkamaz bir başkası.

Sana vaat edilen bir hayat yoksa eğer, kendine güzel bir yaşam armağan et.

Eğildiysen doğrulmayı da bilmelisin.

Parçalardan oluşsa da duvar bir bütündür, parçala ve çık içinden!

mustafasus@hotmail.com

[youtube]V9mIySHQ6SU[/youtube]

{fcomment}

 


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir