EĞİTİM SORUNUNA BAKIŞ


 

EĞİTİM SORUNUNA BAKIŞ

Eğitim bilimciler, eğitimi, kişide olumlu davranış değişikliğine yol açacak süreç olarak nitelendirirler. Günümüzde eğitim camiasına baktığımızda ne öğrencilerin böyle bir derdi var, ne de öğretmenler öğrencilerin davranışlarına olumlu katkı sağlayacak durumdalar.

Aileler ise işin bir başka boyutundalar. Çocukları komşunun çocuğundan iyi puan alsın sınavda, derslerinde kırık not olmasın, gerisi pek önemli değil.

Sanki hayat sadece not almakla alakalı gibi. Saygı desen yok, hayatı anlamak için okumak yok, okumaya teşvik yok. Cep telefonu istenilince aniden alınan, el âlem içinde mahcup olmaması istenilen çocuklara, kitap almayı çok gören veliler var.

Öğretmenlerin özlük hakları ve ücretleri o kadar iyileştirilmesine karşın bir araya gelince sadece parasal konulardan bahsedip birilerini eleştirerek günleri geçmekte.

Eğitim sendikalarına bakıyorsun, kimisi hükümete muhalif olmayı, hükümet ne derse desin karşı durmayı, alınan tüm kararları eleştirmeyi, yapılan hiçbir şeye iyi dememeyi maharet sanıyorlar, hatta eğitim-öğretimin kilitlenmesi için bir yönetmelik çıksa soluğu mahkemede alıyorlar. Tamam, yanlış yapılınca mahkemeleri hakem tutmak iyidir, denetimsiz güç zamanla zapt edilemez, bunların önemi herkesin malumu. Ama insan sorar bu hükümetten önceki hükümetlerin icraatlarında aklınız neredeydi?

Eğitimde yapısal değişiklikler yapılmasını isteyen kaç sendika var ki? Çocukların geleceğini düşünen, öğretmenlerin gerçek anlamda özlük haklarının iyileştirilmesini isteyen?

Okullardaki disiplinsizliğin giderilmesinde, öğrencilerin başıboşluğuna çare aramada ne gibi tespitler yapılmış ve ne tür çözüm yolları aranıyor sendikalar tarafından?

Eleştirmek kolay, bizim milletin en çok yaptığı şeydir bu. Çözüm yolları sunan, gelin ey ahali bu gemi bizim batarsak hepimiz batarız diyen kaç eğitimci var, eğitim sendikası var?

Okullarda idareciler ‘kişiliksiz ve kimliksiz mailler aracılığı ile yapılan şikâyetlerin neticesinde açılan soruşturmalarla’ uğraşıyor. Öğrenciler derse girmiyor hiçbir yaptırım gücü yok, öğretmene hakaret ediyor, hiçbir yaptırım gücü yok, öğretmen bir öğrencinin kulağını çekse dünya başına yıkılıyor. Medya öğretmenin yanında olsa birkaç öğretmenin beğenisini kazanacak ama öğrencinin yanında olsa tüm âlem aferin diyecek, reklam yapacak. Öğretmen her durumda haksız ve öğrenci haklı ise her halükarda ve de buna bir çözüm yolu bulunamıyorsa, bu uğurda kafa yormak işinize gelmiyorsa üyelerden aldığınız aidat hak edilmiş sayılmaz.

Kısaca aileler ciddi bir eğitimden geçirilmeli, öğretmenlere klasik seminer ve kurslar haricinde ciddi anlamda işe yarayacak, katılımcı, alanında deneyim sahibi akademisyenler tarafından seminerler verilmeli. İdarecileri, senden, bizden diye seçme yerine, liderlik vasfı yerinde olan, kendisini geliştirmeyi bilen, çok okuyan, okuduğunu anlayıp uygulayabilen kişilerden seçmeli.

Öğrencilere sıkıyönetimi andırmayan, kılık kıyafete indirgenmeyen kalıcı yaptırımların olduğu bir sisteme geçilmeli.

Sendikalar da artık gerçek anlamda eğitimi daha çok düşünmeli, siz-biz kavgasından uzak, şeytan taşlamaktan çok, Kâbe tavaf etmeye vakit ayırmalılar. Ulusal ve uluslar arası sempozyumlarla, seminerlerle öğretmenlere, öğrencilere, ailelere ve idarecilere eğitimler verilmelidir. Üyelerden kesilen aidatların toplamı ciddi bir yekûn tutarken, bu para kasada birikmemeli, üyelere hizmet olarak geri dönecek şekilde harcanmalıdır.

At gözlüklerini çıkarıp ülkenin en önemli sorunu olan eğitim sorununa çözüm bulmaya var mısınız?

mustafasus@hotmail.com

{fcomment}


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir