SEN KÖTÜYSEN TOPLUM DA KÖTÜ


 

Hangi hayatı yaşıyorsak yaşamadığımız ya da yaşayamadığımız hayat bize daha cazip geliyor. Hep başkalarının hayatına imreniyor, keşke onun gibi olabilseydim diyoruz.

 

 

Hangi hayatı yaşıyorsak yaşamadığımız ya da yaşayamadığımız hayat bize daha cazip geliyor. Hep başkalarının hayatına imreniyor, keşke onun gibi olabilseydim diyoruz.

Bazen de, başkalarının yaşadığı hayatı hor görme eğilimine giriyoruz. Bu içten bir kıskanma mıdır yoksa gerçekten bir beğenmeme mi? belli değil.

İşin özü, hiçbir şey göründüğü gibi değil.

İsmet Özel: “ Ben buyum diyen, o değildir.” Sözünü söylerken sanırım bu duruma atıfta bulunmuştu.

Birileri koltuğunun ayarını yukarıya doğru çıkartırken, diğeri hemen onun koltuğunun yayında bozukluk var(!), o yüzden koltuğu büyüdü diyor.

Koltuğu büyüyenler, ben bunu kendim için değil, samimi bir şekilde başkaları için istiyorum, diyor.

Neresinden bakarsanız bakın girift bir bilmece.

Bunun o kadar da önemi yok aslında. Kim hangi makamı ne için istiyor, ya da kimi hangi makama kimler ne için uygun görmüyor? Önemli değil.

Başkalarının hayatı üzerine, başkalarının eksisi ve artısı üzerine kendi hayatını şekillendiriyor insanoğlu.

Tamam, etrafındaki insanlardan az da olsa bir samimiyet beklemek hakkıdır insanın da, kim ne kadar samimi olabiliyor ki?

Başkalarını yererken de överken de, kıskanırken de, desteklerken de maskesini takıyor herkes.

İlim yönünden kendisinden üstün olanı gören bir insan hemen bir gard alıyor, onun başka olumsuz özelliklerini sıralamaya koyarak.

Siyasete atılmak isteyenlerin arkasından konuşulanlara bakıyorsunuz, olumlu laflar edenlerin de olumsuz laflar edenlerin de kahır ekseriyeti samimi değil.

Sen samimiyet beklerken insanlardan senin de samimi olman gerekmez mi?

Hayır, başkalarını eleştiren insanlar da öyle bir duygu hâkim ki, kendisini dinleyenlerin ona yüzde yüz hak vereceğini, evet ya işte bu, adam haklı beyler, falan diyeceğini düşünüyor. Herkesi inandırırım ben, benden daha iyi kim bilebilir bunu, diyerek omzunu kabartanlar var.

Bir tek kendisini masum görüp, kendisinden başka herkesin bir hesabı olduğunu düşünen o kadar çok insan var ki…

Kalabalık içerisinde yürürken, herkes düşündüğünü sesli bir şekilde söylese ve sizin de o sesleri tek tek ve tane tane duyma imkânınız olsa, sanırsınız ki, her insanı kendi düştüğü duruma bir başkası düşürmüştür. Bir başkasının yüzünden acı çekiyordur o insan. Kendisi çok doğru şeyler yapmış, başkaları kötü şeyler yapmıştır.

Başkalarını kötülemek, başkalarına kara çalmak, başkalarına geldiği veya geleceği yeri hak etmedi demek biz insanların yaşam tarzı olmuş.

Kendimiz gibi düşünen insanları neden severiz? Başka şansımız yok da ondan.

Kendimiz gibi düşünen insanlar bizden bir kalem üste çıktıklarında gerçek yüzümüz ortaya çıkıverir. Adam toplumları peşinden sürükler, en yakınındakine yaranamaz.

Bu toplumda herkes kötüyse, bu senden kaynaklanıyor. Senin kötü olmandan kaynaklanıyor. Senin maskeyle dolaşmandan kaynaklanıyor, senin samimi olmamandan kaynaklanıyor. Senin ihtiraslı olmanın bunda payı var, bakış açının yanlış olması toplumun kötü olmasına bir işarettir.

Yazımızı yine bir İsmet Özel klasiği ile bitirelim:

“ Sen ne kadar iyi olursan, ben de o kadar iyi olurum.”

mustafasus@hotmail.com

{fcomment}

 


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir