NECİP FAZIL KISAKÜREK PANELİ AÇILIŞ KONUŞMASI
Kıymetli misafirler…
Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi ve Türkiye Yazarlar Birliği Bolu Şubesi ile birlikte düzenlediğimiz panelimize hepiniz hoş geldiniz!
Bizler Türkiye Yazarlar Birliği Bolu Şubesi olarak değerli fikir adamlarımızı her fırsatta anmaya, anlamaya, anlamlandırmaya çalışıyoruz.
Bu program, bunlardan biri olsa da aslında düşmanın bizleri diri tuttuğu önemli bir program olma özelliği taşıyor.
Olana bitene bakınca;
Bazen çıldırma noktasına geliyor, şaşırıyor, bu zamanda bu kadarı da olmaz diyoruz ama Allah’ın bize sakladığı sırrı anlayamıyoruz.
Üstad buna açıklık getirmiş…
“Ey düşmanım, sen benim ifadem ve hızımsın,
Gündüz geceye muhtaç, bana da sen lazımsın.”
Başınızı nereye çevirirseniz çevirin, ülkemizin hem fikri hem maddi anlamda gelişmesinde Necip Fazıl’ın izlerini görürsünüz.
İstanbul’a bakınca nasıl ki Fatih Sultan Mehmet’i görürken Akşemsettin’i de görüyorsak, ülkemizin maddi ve manevi çehresine bakınca Necip Fazıl’ı görürüz.
Seneler öncesinden gençleri ayaklandırıp ülkesine hizmet etmesini öğütlemiş ve demiş ki:
“Genç adam! bundan böyle senden beklediğim, manevî babanın tabutunu musalla taşına, Anadolu kıt’ası büyüklüğündeki dâva taşını da gediğine koymandır.
Surda bir gedik açtık; mukaddes mi mukaddes!
Ey kahpe rüzgâr, artık ne yandan esersen es!”
Burada,
“Engeller; gözümüzü hedeften ayırdığımızda gördüğümüz o ürkütücü şeylerdir.” Diyen İsmet Özel’e de ilham kaynağı oluyor üstad…
Olumsuz esen rüzgarlara aldırış etme sen, hedefe odaklan, ülkemizi Yeniden Büyük Türkiye mefkuresine ulaştır…!
Yetiştirdiği gençlere bir bakın…
Bu ülkede taş üstüne taş koyan insanların kahır ekseriyeti Necip Fazıl’ın talebesidir. Büyük Doğu tedrisatından geçmiştir o insanlar.
“Gayemiz şahıs değil, şahısta tecelli eden davadır.” Diyerek şahıslarla işinin olmadığını beyan ederken “Bir devrim gelecek ki, devrimi devirecek!” idealini hafızalara kazımak istemiş ve bu rüyalarını süsleyen Ayasofya’nın açılışı da talebesinin eliyle gerçekleşmiştir.
Sadece Ayasofya değil, yetiştirdiği gençler ülkemizi dünyada söz sahibi ülke konumuna getirmiş yarınlara dair umutlarımızı perçinlemiştir.
Karamsarlığa düşenlere de:
Dua, dua, eller karıncalanmış;
Yıldızlar avuçta, gök parçalanmış.
Gözyaşı bir tarla, hep yoncalanmış…
Bir soluk, bir tütsü, bir uçan buğu;
İplik ki, incecik, örer boşluğu.
Diyerek duanın gücünün uyarısını göndermiş seneler öncesinden…
“Duadan başka neyimiz var?”
Bir de Muhammed’in ordusuna seslenmiş…
Bilirsin biz Muhammed’in ordusuna Mehmetçik deriz…
Mehmed’im, sevinin, başlar yüksekte!
Ölsek de sevinin, eve dönsek de!
Sanma bu tekerlek kalır tümsekte!
Yarın, elbet bizim, elbet bizimdir!
Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir!
Son olarak diyorum ki;
Güneşe balçık atarak güneşin kararmasını bekleyenlerin ellerindeki kir er geç yüzlerine bulaşacaktır.
Saygılarımla…
Mustafa Süs
